top of page

3030

Dido'dan telefon geldiğinde her şeyini düzgün gitmesi için aylarca çalıştığımız festivalin kapılarını açmaya yaklaşık 18 saat vardı. Telefonun öteki ucundaki ses biraz şaşkın, biraz güler bir tonla "Sanatçı uçaktan indi ama ekipmanları Almanya'ya uçmuş" dedi. O andan itibaren festival bizim için start almış ve 3030'un duvarları üstüme doğru gelmeye başlamıştı.


Bu odayı neden seçtiğimizi oldum olası anlamamışımdır. Sahneye ve kritik pek çok noktaya yakın olması başlıca sebepti. Ancak aynı bölgede onlarca oda içinde kendimizi olabilecek en abzürt odaya tıkmamız en yumuşak haliyle mazoşizm olarak tanımlanabilir. Bir yanda çamaşır makineleri, öte yanda ütüler, askılar, buhar makineleri...ve odanın bir tarafında da birleştirilmiş 2 masa etrafında festivalin tüm akışını, datasını, geleceğini, geçmişini serdiğimiz ve içinde boğuşan bizler. Neden çamaşırhaneyi kendimize prodüksiyon ofisi yaptığımızı halen anlamıyorum.


Çamaşır makinelerinin konumlarından festivali onların yaptığını sanabilirsiniz. Odaya girip etrafınıza baktığınıza buharlı ütüleri muhattab alsanız, onlara danışacak olsanız yadırgamayacağımız bir hareket olurdu. Onların heybeti karşısında bizim masalara sıkışmış uykulu gözlü halimiz Aşağıdakiler Yukarıdakiler dizisi ile anlatılabilir ancak.


İşte 3030 böyle bir oda. Planların yapıldığı, anlık kararların alındığı, bu kararların bütün bir festival operasyonunu etkilediği, krizlerin çıktığı, yönetildiği ve çözüldüğü bir beyin odası. Hayır bizleri öyle kulaklarında sürekli kulaklıklarla takılan havalı borsa brokerları gibi hayal etmeyin. Öyle havalı bir durumumuz yok. Dediğim gibi o hava çamaşır makinelerinde ve ütülerde var.


Her ne kadar garipsesem de bu odada 6 festival geçirdim. Odadaki deterjan kokusundan mıdır bilemiyorum bağımlılık da yaptı. "Değiştirelim" dense ilk karşı çıkacakların başında ben gelirim herhalde. Ekip olarak birbirimize en çok sarıldığımız, en çok bağırdığımız odadır da 3030 bu arada.

- Sanatçı uçaktan çıkmamış.

- Neden çıkmamış!!!

- Ne bağırıyorsun, binmemiş işte.

- Neden binmemiş!!!

- Ne bileyim ben adamın yanında mıyıdım sanki.

... gibi garip diyalogların geçtiği, trafikte kalmış olan sanatçıyı "Atla motorsiklete. E-5'te indir taksiden, at arkana gel." gibi zihni sinir fikirlerin türediği mekan 3030 bizim için.


Konum olarak kulislere yakınlığı da, sanatçılarla irtibatta olmak açısından faydalı. Tabi bu durumun yarattığı enteresan anlar da yok tabi. Odanın kapısını her zaman açık tuttuğumuz için konuşulan her şey sanatçılar tarafından duyulabiliyor. Yukarıda saydığım saçma ve stres yüklü diyaloglarımızdan birine şahit olmuş bir sanatçının odaya girip, "Merhaba. Kolay gelsin. Bir ihtiyacınız var mı acaba?" diye sorması acınası durumumuzla kurulan empatiye iyi bir örnek olsa gerek. Delidir ne yapsa yeridir modumuzun en yüksek olduğu bu odanın havasından mıdır suyunda mıdır bilemiyorum ama bu nazik empatiye karşılık "Sahneye zamanında çık yeter." şeklindeki atarlı cevabım da, ancak 3030 içinde kabul görülebilen bir davranış olur.


Tabi festivalin operasyon merkezini buraya kurunca doğal olarak tüm imkanlar da bu odaya akıyor. Sandviçler, içecekler vs... Sanaçılar için kurulan ortak catering alanından fazlası bu odanın içinde bulunabilir. Sanatçılar için danışma noktası, bizler için deşarj noktası, sahne amirleri için dinlenme noktası, rehberler için bekleme noktası (kovmazsam eğer)...çok fonksiyonlu bir ortam.


3030 bizler için vazgeçemeyeceğimiz bir alan oldu hayatımızda. Sadece anılarımızdan dolayı değil bağlılığımız ya da konum olarak uygunluğundan değil...

...Eminim ki deterjan kokusundan.

bottom of page